Pandemic firması, Star Wars için Battlefield'den esinleme iki oyun yapmıştı. Bu oyunlar multiplayer
(çoklu oyuncu) tabanlıydı ama aynı zamanda hem oyunu öğretme hem de
fanatikleri tatmin etmek için ilginç singleplayer (tekli oyuncu)
bölümlerine sahipti. Özellikle firmanın ilk Battlefront sonrası,
eleştirilere kulak açıp ve dersine iyi çalışıp geliştirdiği Battlefront
2 örneği az rastlanır şekilde, ilkinden daha iyi olan devam oyunları
arasında yer aldı. Evet, kusursuz değildi ama bir yanda evrenden ünlü
karakterler öbür yanda ise tüm şiddetiyle süren bir savaş her fanatiğin
rüyasıydı. Özellikle rüyalarında bile görmeye cüret edemeyecekleri bir sürpriz multiplayer nedir bilmeyen oyuncuları bile kendini çekti.
İmparatorluğun gururu, Darth Vader'ın Yumruğu 501. Lejyon ile birlikte
up uzun bir singleplayer macerasına atılıyorduk. Üstelik bu tekli
oyuncu modu sadece çoklu oyuncu kısmı için eğitim olsun diye
yapılmamıştı. Tek başına bir oyun gibiydi. Şimdi niye Yüzüklerin
Efendisi yazısında Star Wars�dan bahsettiğime gelince. Firmanın BF2 ile
kaldırdığı çıta, yine bizzat aynı eller tarafından çok aşağıya
indirilmiş...
Aslında,
bir filmin oyununu yapmak firmalar için büyük bir nimet. Nasılsa
adından dolayı satışı garantiledikleri için fazla uğraşmadan oyunları
piyasaya sürüyorlar. Bu da oyuncular arasında bir deyimin doğmasına
neden oldu. Eminim herkes bir kez bu lafı duymuştur, 'Film oyunları
kötü olur'. Çok iyi örnekler olsa da genelde pazarlama mantığı yüzünden
kötü gözüküyorlar. Conquest'in adı ilk açıklandığı zaman eminim her
Yüzüklerin Efendisi sever heyecanlanmıştır. Çünkü tamamı savaşlar
üzerine kurulu bir eseri ünlü Battlefield motoruyla oynamak müthiş bir
tecrübe olacaktı. Ancak yanlış stratejiler yüzünden, sadece acı bir
tecrübe oldu. Peki oyunu bu kadar can sıkıcı yapan şey nedir? Tabii ki
eksiklikleri ve bu evreni oyuna uyarlarken çıkacak sorunları yeterince
pratik çözümler bulamamaları. Sanırım şoka girmemeniz için yeterince ön
hazırlık yaptım. Oyun gayet etkileyici bir reklam logosuyla başlıyor.
Pandemic kendisi için kısa ama gayet dinamik ve eğlenceli bir video
hazırlamış. Hata bu videoyla uğraşmaktan oyuna vakit ayıramamışlar mı
diye düşündüm. Bu reklamlar bittikten sonra müthiş bir giriş ekranı
bizi bekliyor. Hafif sisli bir ortam içerisinde taşa saplanmış Anduril ve onun üzerine
zincirle aşağıya sarkan Tek Yüzük. Her iki tarafında en büyük simgeleri
olan bu eşyalar beklentileri daha da artırıyor.
Orta Dünya�nın kaderi bize mi bağlı?Oyun iki ana moda
sahip, birincisi bir hikayeyi oynadığımız Conquest modu. Bu mod hem tek
kişilik hem de co-op olarak çoklu oyuncuyla oynanabiliyor. Ama akıl
sağlığı için çoklu oyuncuyla oynamayı tavsiye ederim. Diğer mod ise
haritaları seçip istediğimiz bölümü oynadığımız Instant Action kısmı.
İncelemeye ilk önce Conquest modunda başlıyacağım. Çünkü bir çok
oyuncuyu ilgilendiren single player oyun bu kısım oluyor. Conquest iki
parçaya bölünmüş. Hem War of Ring başlığı altında iyilerle oynuyoruz
hem de Rise of the Sauron olarak kötülerle. Oyun ilk başta sadece War
of the Ring'i oynatıyor. Eğer senaryoyu ilk başından görmek
istiyorsanız, Training (eğitim) bölümünden başlayın. Böylece hem
karakterlerin nasıl kontrol edileceğini görüyoruz hem de Sauron'un
yenildiği ve yüzüğü kaybettiği Son İttifak savaşını görüyoruz. War of
the Ring ise Miğfer Dibi savaşıyla başlıyor. Her ırk için seçilebilir
dört tane karakter var. Bunlar, savaşçı, okçu, büyücü ve öncü
birlikler. Hepsinin de kendine göre artıları ve eksileri var. Savaşçı
tam bir ölüm makinesi, önüne geleni biçerek ilerlemek ve aynı anda
çoklu düşmanları öldürmek için bol bol kombosu var. Alevli kılıç
özelliği sayesinde düşmana daha çok hasar verebiliyor. Ayrıca yanında
taşıdığı ufak baltasını fırlatıp, rakiplerini sersemletiyor ya da
öldürüyor. Yol açmak için ideal bir sınıf. Okçu ise uzaktan müthiş
derece de etkili olduğu için iyi bir tercih. Zehirli ve alevli ok
fırlatabiliyor. Aynı zamanda bir Legolas�dan özenip özel hareket olarak
birkaç oku tek seferde atabiliyor. Uzaktan etkili olduğu kadar yakında
ise tam anlamıyla savunmasız değil. Düşmanlara tekme atıp bir
süreliğine etkisiz hale getiriyor. Ancak yine yakına geldiğinizde
birkaç darbede işleri bitiyor. Öncüler ise görünmez olma özelliğine
sahip. Düşmanın içine sızma, ya da bir şeyi çalıp gerekli noktaya
götürmek için ideal. İki bıçakla dövüşüyor, görünmez olduğu zamanda,
düşmanı sırtından bıçaklayıp tek vuruşla öldürebiliyor. Ayrıca hızlı ve
çevik bir dövüş özelliğine sahip. Rakibe bomba atabiliyorlar. Büyücüyü
ise özellikle en sona sakladım, oyunun en büyük artılarından birisi.
Her ne kadar Orta Dünya konseptine ters olsalar da. Oynaması en zevkli
ve farklı sınıf olmuş. Büyücüler kendilerini ve takım arkadaşlarını
iyileştirebiliyorlar. Düşmana uzaktan yıldırım atıyorlar, alev topu
fırlatıyor. Ya da asasını yere vurup etraflarında bir şok dalgası
oluşturabiliyorlar. Ayrıca, enerji kalkanları sayesinde uzaktan gelen
her türlü saldırıya karşı korumaları var. Ancak bu kalkanın içine girip
yakın dövüşle öldürebiliyorlar. Yine de yakın dövüşte aciz değiller,
asalarıyla eşek sudan gelinceye kadar düşmana sopa atabiliyorlar...
Conquest
modunda her bölümden önce, niye orada savaştığımızı anlatan ve
filmlerdeki görüntülerden oluşan birer video izliyoruz. Bu videolar
Hugo Weaving ya da Elf adıyla Elrond tarafından seslendiriliyor. Ancak
adamcağızın kafasına silah filan mı dayamışlar bilmiyorum çünkü çok
isteksizce mümkün olduğunca tonlamalardan kaçınan bir seslendirme
yapmış. Bu giriş videolarındaki montaj kurgusu müthiş olmuş. Keşke bu
yeteneklerini bölümlerin içindeki kurgularda da gösterselerdi. Miğfer
Dibin'de savaşıyoruz ancak pek bir zevk alamıyoruz. Çünkü filmde
gördüğümüz o kıran kırana savaştan eser yok. Tek kişilik, oyuncu
modunda bizden tek istenen, burayı ele geçir, şu kadar adam öldür, su
şeyi çal buraya getir, o adamı katlet gibi memur işi şeyler. Bir de
nereden geldiği belirli olmayan duygusuz bir ses sürekli bize emir
veriyor. Battlefront'da telsiz sayesinde duyduğumuz bu sesleri
yapımcılar burada da kullanmak istemiş. Ancak Orta Dünyadaki askerlerin
miğferlerinin içinde telsiz olduğunu hiç sanmıyorum. Etraftaki yapay
dövüş ortamında istenilen görevleri yapmak için sırasıyla oyunun
sunduğu sınıfları kullanıyoruz. Yapımcılar sürpriz yapmış, hangi
sınıfın ne için kullanılması gerektiğini söylememiş. Bu gizemleri
çözdükten sonra bölümleri hemen bitirilebiliyor. Eğer çözemezsek, üst
üste ölüp hemen başarısız oluyoruz. Ölmek derken, Battlefront�da olduğu
gibi adam sayımızın düşmesi gibi bir durum yok. Onun yerine eski usul
hak sistemine geçilmiş. Yani yönettiğimiz karakter 4-5 kez ölürse bölüm
başarısız sayılıyor. Bazı bölümler kendi içlerinde 3-4 ufak bölümden
oluştuğu için bu yeni yöntem sinir bozucu. Çünkü tek save noktası,
bölümün başı bir de sonu. Bölüm sonu işimize yaramayacağı için tek
kullanacağımız yer bölümün başı oluyor. Kısacası 15 dakika uğraştıktan
sonra, tam bölüm bitmek üzereyken tüm haklarımızı bitirirsek, oyun ceza
olarak ömrümüzden 15 dakika daha çalıyor. Üstelik ölmek sadece bizim
kötü oyunculuğumuzdan da kaynaklanmıyor. Garip hatalar ve oyunun
özellikleri nedeniyle, saçma sapan şekilde ölebiliyoruz. Özellikle sırf
kılıç dövüşü üzerine kurulu bir oyun olmasına rağmen, Conquest dövüş
alırken rakibe isabet ettirme konusunda çok başarısız. Rakiple
dövüşürken bazen onu ıskalayıp boş yere artistlik kombolar
yapabiliyoruz. Tabii yapımcılar, sistemlerini aynı anda 10 kişiyle
dövüşmek için geliştirdikleri için bire bir düellolara önem
vermemişler. Ayrıca köprü ve benzeri yerlerde dövüşürken,
karakterimizin bireysel hareketleri yüzünden aşağıya düşebiliyoruz.
Üstelik çalma görevlerinden birini yapıyorsak, eşya da bizimle birlikte
düşüyor ve alınamaz oluyor.